Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği, 2010 yılında gönüllü faaliyetlerle hayata geçirilerek, 2017 yılında kurumsallaşmıştır.
Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği, gönüllülük ve hizmet anlayışıyla dünya üzerinde başta çocuklar olmak üzere mazlum, yetim, öksüz, afet, savaş, kıtlık ve benzeri olağanüstü durumlarda birlik ve beraberlik olgusu ile ihtiyaç sahiplerine hem maddi hem manevi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çalışmakta ve çalışmalarını yürütmektedir.
Derneğimizin yurt içi ve yurt dışı yardım faaliyetleri resmi yetkili kurumlar tarafından düzenli olarak denetlenmektedir. Bağışçılarımız dilerlerse yurt içi ve yurt dışı yardım faaliyetlerimizde yerinde gözlem yapabilmektedirler. Yapılan bütün projelerimizin görsel, fotoğrafları ve video kayıtları arşivlerimizde mevcut şekilde tutulmaktadır.
Derneğimiz yardım faaliyetlerini başta Türkiye olmak üzere Afrika, Asya ve Ortadoğu’da yardıma muhtaç bütün kiriz ve afet bölgelerde yürütmektedir. Türkiye, Afrika, Arakan, Afganistan Gazze, Somali, Suriye, Yemen gibi bölgelerde aktif çalışmalar devam etmektedir.
Derneğimiz yardım faaliyetlerini din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmaksızın yürütmektedir. Yardım faaliyetlerinde önceliğimiz her zaman ihtiyaç sahiplerine ulaşarak doğru yardımı yerinde yapmaktır.
Derneğimizin, yurt dışında gerçekleştirilen projeleri bizzat Şefkat Eli ekipleri tarafından titizlik ile yürütülmektedir. Şefkat Eli ekiplerimiz gelen bağışları ihtiyacı olan bölgelere giderek projeleri yerinde gerçekleştirir görsel fotoğraf ve video kayıtlarını arşivlerimize iletir.
Şefkat Eli Derneği’nin, bir cemaat, grup, parti vs. ile hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Derneğimiz bağışçılarımız ve gönüllülerimiz ile birlik ve beraberlik için bağımsız hareket etmektedir.
Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği’nin, yardım faaliyetleri yurt içi ve yurt dışında yürütülmektedir. Derneğimizin yurt dışında temsilciliği ve şubesi bulunmamaktadır.
Derneğimizin, İstanbul dışında herhangi bir ilde ve ilçede şubesi bulunmamaktadır. Şefkat Eli Derneği Genel Merkezi İstanbul Anadolu yakası Beykoz ilçesinde bulunmaktadır.
İstanbul Anadolu Yakası Beykoz’da Bulunan Genel Merkezimize gelerek aynı ve nakdi bağışlarınızı makbuz karşılığında hafta içi 09:00’dan 18:00’a kadar, cumartesi 09:00’dan 15:00’a kadar teslim edebilirsiniz.
sefkateli.org.tr üzerinden online olarak bağışta bulunabilirsiniz.
sefkateli.org.tr sitemizde bulunan Resmi Banka Hesaplarımız üzerinden EFT/Havale ile ulaştırabilirsiniz.
Ayrıntılı Bilgi ve Danışma için 444 33 50 iletişim numarası üzerinden bilgi talep edebilirsiniz.
sefkateli.org.tr üzerinden online veya banka EFT/Havle yolu ile yapılan bağışlarda sistemimize bırakılan iletişim numaralarına SMS gönderilmektedir.
Derneğimize yurt dışından SWIFT kodu ile birlikte Euro veya dolar olarak bağışta bulunabilir veya Sefkateli.org.tr üzerinden kredi kartı ile online olarak bağış yapabilirsiniz.
Maalesef, kısa süreliğine SMS bağış kabulümüz kapatılmıştır.
Kullanılmamış kıyafetler, beyaz eşya, mobilya, elektronik eşya, battaniye ve paketlenmiş gıda yardımı gibi vb. ayni yardımları kabul edebiliyoruz.
Derneğimize gayrimenkul bağışı yapılabilmektedir.
sefkateli.org.tr üzerinden telefon numarası ve şifreniz ile yapılan geçmiş dönemlere ait bağışlara ulaşabilirsiniz. 444 33 50 çağrı merkezimizden de ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
Katarakt hastalığı, göz bebeğinin arkasındaki görmeyi sağlayan doğal merceğin saydamlığını kaybederek matlaşması sonucu ortaya çıkmaktadır. Göz, yapıları olan kornea ve lensin kırıcılığı ve saydamlığı sayesinde net görmeyi sağlar. Yani lenste saydamlığın azalması, kesikliklerin oluşmasına katarakt denir. Katarakt, tedavi edilebilir körlük nedenlerinin başında gelir.
Kataraktın başlı nedenlerinden biri yaşlılıktır. Özellikle 50 – 60 yaşından sonra yaygın olarak görülen kataraktın, yaş ilerledikçe görülme sıklığı da artmaktadır. Afrika’da sıcak hava, yeterli beslenmeme ve iklim şartları sebebi ile katarakt genç yaşta insanlarda ’da göz kaybına da yol açmaktadır. Afrika ülkelerinde sağlık sisteminin yetersizliğinden dolayı birçok hasta ameliyat olamamakta ve karanlığa mahkûm şekilde yaşamaktadır.
Katarak’tın tedavisi cerrahidir. Ameliyat dışında herhangi bir tedavi şekli maalesef mevcut değildir.
Katarakt ameliyatı FAKO yöntemi ile 15-20 dakika kısa bir operasyon ile gerçekleştirilmektedir. Çocuk veya yaşlı katarakt hastalarının ameliyat işlemlerinde katarakt alınıp yerine suni bir göz içi merceği yerleştirilmesinden ibarettir.
Şefkat Eli, Katarakt ameliyatı tedavilerine 2017 yılında başladı.
Katarakt Ameliyatları Afrika Çad ülkesinde gerçekleştirilmektedir.
Güncel katarakt ameliyatı tedavi ücretini online bağış sayfamızdan öğrenebilirsiniz.
Evet olabilirsiniz, maddi desteğin yanı sıra tıbbi cihaz ekipman ve gönüllü doktor olarak destek verebilirsiniz.
Evet ulaştırılıyor, katarakt tedavileri ortalama 4-6 ay içeresinde gerçekleştiriliyor. Bağışçılarımıza sistemimize bırakılan numaralar ve e postalar üzerinden fotoğraf ve video ulaştırılmaktadır.
Evet verebilirsiniz.
Afrika ve Asya’da insanların birçoğu temiz suya ulaşmakta maalesef zorluk yaşamaktadırlar. Kirli sular sebebi ile her yıl binlerce ve belki de yüz binlerce insan hayatını kaybediyor. Derneğimiz bir nebzede olsa ölümlerinin önüne geçebilmek adına Afrika ve Asya’ya bölgelerinde ihtiyaç sahibi köylerde temiz su kuyuları açmaktadır.
Derneğimiz Afrika’da Çad ülkesinde su kuyusu çalışmalarını yürütmektedir. Afrika’nın yanı sıra Asya’da Arakan’da kamplarda su kuyusu açılış faaliyetleri yürütmektedir.
Su Kuyusu çalışmaları başladıktan sonra ortalama açılış süresi 4 – 6 hafta sürebilmektedir. Ancak bu aralık bölgelerde yaşanabilecek problemlere göre değişiklik gösterebilmektedir.
Açılan Su Kuyularının takibi ve bakımları Şefkat Eli ekiplerince 3 ayda bir periyodik bakım yapılmaktadır. Ayrıca Su Kuyularımızın 5 yılda bir genel bakımları yapılmaktadır. Ekiplerimiz kuyularda oluşan hasar vb. durumlar için su kuyularını sürekli takip etmektedir.
Ekiplerimiz Su kuyulardan su örnekleri almaktadır, su örneklerinin gerekli laboratuvar ortamında kontrolleri ve analizleri yapılır. Raporlar neticesinde suyun temizlik durumuna göre su kuyusu faaliyete geçirilmektedir.
Güncel Su Kuyusu maliyetlerini online bağış sayfamızdan öğrenebilirsiniz.
Evet herkes su kuyularımıza bağışta bulunabilir. Şefkat Eli Derneği olarak, Afrika Çad Ülkesinde gerçekleştirdiğimiz Ümmet Su Kuyuları Projesi Kapsamında Hisse Bağışında bulunan herkes hisse sahibi olabilmektedir.
Tam Su Kuyusu Açtıran bağışçılarımız kuyuya istediği isimleri yazdırabilir. Ümmet su kuyusu projelerimize bağış yapan bağışçılarımızda 1 hisse 1 isim olarak dilediği ismi tabelaya yazdırabilirler.
Afrika, Asya Bölgelerinde Açılan Su Kuyularımızın videosu bağışçılarımıza SMS olarak iletilmektedir.
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sıhhati yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması bir senelik borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen çoğalıcı, başka bir deyişle hasılat sağlayıcı kalitede “nisap ölçüsü” mülke sahip olması gerekir. Çoğalıcı olmaktan hedeflenen, mülkün sahibine kazanç, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden artma ve çoğalma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik miktarıdır. Nisap, asgarî biçiminde de belirlenebilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mülke sahip olan birey dinen zengin sayılır. Böyle bir şahıs, zekât veya sadaka alamayacağı gibi; sadaka-i fıtır vermek ve kurban kesmekle de mükellef olur. Borçtan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olan bu malın çoğalıcı olması ve üstünden bir sene geçmesi hâlinde zekâtının verilmesi gerekir. Zenginliğin minimum sınırı olan “nisap” Hz. Peygamber tarafından tanımlanmıştır. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslam cemiyetinin ortalama hayat standardını ve zenginlik miktarını göstermektedir. Hadislerde tanımlanan nisap ölçüleri şöyle sıralanabilir: 80,18 gr. altın veya bunun meblağında para veya ticaret mülkü; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap ölçüsünün tanımlanmasında kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik vasıtası olduğu açıktır. Nisabın bu mallar üzerinden tanımlanması, sosyal ve ekonomik koşulların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuştur.
Havaic-i asliyye, temel ihtiyaçlar demektir. Fıkhi değerlendirmelerde temel ihtiyaçları karşılayan, bu yüzden de zekâta tabii olmayan parasal varlıklar havaic-i asliye olarak ifade edilir. İslam’da diğer bedenî ve malî mükellefliklerde olduğu gibi, zekâtta da mükellefin gidişatı göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir mesuliyet yüklenmiştir. Bu sebeple İslam alimleri, zekât ve sadaka-i fıtr ile mükellef olmak için, bireyin ve bakmakla mükellef olduğu aile fertlerinin temel gereksinimlerinden fazla olarak nisap ölçüsü mülke sahip olma koşulunu aramışlardır. Temel ihtiyaç ölçüsü mal, şahsın yaşaması için zarurî olan ölçüdür. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini gözetmek için ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan konut, konut eşyası, ihtiyaç duyulan giysi, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek vasıtaları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyalardır.
Sanat ve mesleğin icrası için zorunlu olan araç gereç, makine ve malzemeler, aslî ihtiyaçlardan olup bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak, kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya ticari amaçla alınıp satılan araç gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir.
Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât mevzusunda da kameri ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap ölçüsü malın üzerinden bir kameri senenin geçmesi gerekir. Buna karşın mal sahibi dilerse süresi gelmeden evvel de nisap ölçüsüne erişen malının zekâtını verebilir.
Asıl olan şahsın üzerine terettüp eden zekâtı ödemesidir. Bu sebeple, zekât bir kerede ödenebileceği gibi, taksitle de ödenebilir.
Zekât vermenin belirli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belirli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle mükellef olanların, mükellef oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri uygun olur.
Ticaret mallarının zekâtı, malın kıymeti üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi türünden de verilebilir.
Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. Borçtan ve aslî ihtiyaçlardan fazla 80.18 gr. altın kıymetinde ticaret malına sahip olan şahsın, bu malın elde edilmesinin üzerinden bir sene geçmesi hâlinde, kırkta bir %2,5 oranında zekâtını vermesi gerekir. Zekât, ileride elde edilmesi mümkün kârdan değil, mevcut anaparadan ödenmesi gereken mali bir ibadettir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, kârsız olarak zekâtının verildiği tarihteki değeri esas alınır.
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her sene alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden evvel zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş senelere ait zekâtlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma olasılığı olmayan alacakların her sene zekâtının verilmesi gerekmez. Eğer böyle bir alacak daha sonra ödenirse, alacaklı bu tarihten itibaren zekât mükellefi olur; geçmiş seneler için zekât ödemez.
Ödeme güçlüğü çeken borçlu şahıs, kendisine zekât verilebilecek şahıslardan ise, böyle bir kişide alacağı bulunan şahıs, ondaki alacaklarını zekâta mahsup edebilir.
Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü mahsulün, nisap ölçüsüne erişmesi hâlinde (takribî 650 kilogram.) zekâtının verilmesi gerekir. Yüce Allah; “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin...” “Bakara, 2/267”;
“Çardaklı ve çardaksız üzüm bahçeleri, mahsulleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez şekilde zeytin ve narları yaratan O’dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devrilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; zira Allah israf edenleri sevmez.” “En’am, 8/141” emretmektedir.
Hz. Peygamber de, “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova (el emeği) ile sulananlarda ise yirmide bir vardır.” buyurmuştur. “Buhârî, Zekât, 55.” Hadiste de belirtildiği gibi, mahsulün zekâtının verilmesinde toprağın işlenmesi ve su kullanımı esas olarak alınmaktadır. Buna göre toprak emek sarf edilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanıyorsa, çıkan mahsulün 1/10’i; kova, dolap gibi emekle veya suyun ücretle alınması, motorla sulama gibi gider gerektiren bir yolla sulanıyorsa 1/20’i zekât olarak verilir.
Malın zekâtı, kendi türünden verilebileceği gibi belli olan başka maddelerden de verilebilir. Buna göre, hayvanların zekâtını vermek isteyen kimse, kendi türünden verebileceği gibi, bedelleri üzerinden de verebilir. Ancak yoksulun yararına olanı seçmek daha uygundur.
Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekâta tabii değildir. Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları ise, zekât için zorunlu diğer şartları da taşıdığı takdirde zekâta tabiidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80.18 gr. veya daha fazla ve üzerinden bir sene geçmiş ise zekâta tâbidir.
Fiilî olarak bir şirketin ortağı olan şahıs, şirketin ofis, alet vb. duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi payına düşen ölçünün, nisaba erişmesi ve üzerinden bir sene geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri, makine vb.) zekâttan muaf; borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıkları (yarı mamul ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) ise net kâr ile beraber Kırkta bir (% 2,5) oranında zekâta tabiidir.
Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allah yolunda cihada koyulanlar (mukaddesatı gözetmek için çaba gösterenler, ilim tahsil edenler), yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb ismi verilen, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimselerdir. “Tevbe Sûresi, 60”
Zekât ve fitrenin, Tevbe suresinin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekât verilecek kişi, bu koşulları taşısa dahi zekât mükellefleri; 1) ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına, 2) oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına, 3) Müslüman olmayanlara, 4) karı-koca birbirlerine zekât veremez.
Aldıkları zekât ve fitreleri bir fonda toplayıp bunu sadece Tevbe suresinin 60. ayetinde belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekât ve fitre verilmesinde dinen bir mahzur yoktur.
İslam’da zekât ve fitrenin, kişilerin sınıf ve meslek gruplarına bakılmaksızın, kimlere verilip verilemeyeceği açıkça tanımlanmıştır. Bu itibarla, belirli bir kazancı olduğu hâlde, bu kazancıyla minimum temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir mal varlığı da bulunmayan kişilere zekât verilebilir.
Zekâta tabii olma açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Zira hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da olsa tüm altın çeşitleri tek başlarına veya diğer ayardaki altınlarla beraber toplam ağırlıkları 80,18 grama eriştiğinde, diğer şartları da taşıması hâlinde zekâta tabiidir. Bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, bedelleri üzerinden hesaplanarak, % 2,5 oranında verilir.
Aslî ihtiyaçlar; konut, konut eşyası giyecek, ulaşım aracı ve yiyecek gibi yaşamın güvenli ve sağlıklı bir biçimde devamı için zorunlu olan şeylerdir. Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Zira sözlü ya da yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir. Ancak böyle bir taahhüde başlanmamış paranın, nisap ölçüsüne erişmesi ve üzerinden bir sene geçmesi hâlinde, zekâtının verilmesi gerekir.
Akıllı olmayan ve büluğ çağına ermemiş olan kişiler, dinen mükellef olmadıklarından zekât ile mesul değildirler. Ancak, zenginlerin malında fakirlerin hakkı olduğu için, zengin olan çocuk ve deliler kendileri mükellef olmasa da, veli veya vasilerince bunların mallarından zekât verilmelidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır” buyrulmaktadır. “Zâriyât, 51/19”
Babası ile beraber oturan kimsenin kendi şahsına ait ayrı malı bulunur ve zekât için gerekli koşulları taşırsa bu kişi zekât vermekle mükellef olur. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi, zekâtla mükellef olur.
Vergi bir vatandaşlık vazifesidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler “Tevbe, 9/60” bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.
Zekât, bizzat elden verilebileceği gibi, vekâlet veya havale yoluyla da verilebilir. Burada önemli olan, zekâtın alacak kişiye ulaşmasıdır.
Kocası ölmüş ise üvey anneye, büluğ çağına ulaşıp evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları hâlinde zekât verilebilir. Zira bunlarla zekâtı veren şahıs arasında usul (bir kimsenin anası, babası, dedeleri) ve füru (çocukları ve torunları) ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren kişi bunlara bakmakla mükellef de değildir.
Fakir olan damada zekât verilebilir. Koca eşine bakmakla mükellef olduğundan, kişinin gelinine zekât vermesi dolaylı olarak kendi oğluna zekât vermesi gibidir. Bu itibarla, geline zekât vermek- geçerli olmakla beraber- uygun değildir.
Zekât mükellefi, kime zekât verdiğini araştırmalıdır. Araştırma sonucu zekât verilebilecek kişilerden olduğu kanaatine vardığı birisine zekât verir. Daha sonra bu kimsenin zekât verilecek kişilerden olmadığı ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur. Araştırma yapmaksızın zekât verir ve daha sonra bu kimsenin zekât verilebilecek kişilerden olduğu ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur; ancak böyle olmadığı anlaşılırsa, zekâtı geçerli olmaz, yeniden vermesi gerekir.
Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla mükellef olduğu kimselerden olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekât verilebilir.
Sadaka, zekâttan daha geniş olarak Allah (c.c.) için gönüllü olarak yapılan her türlü bağış ve infakı kapsamaktadır. Özelde zekât, genelde ise sadaka İslam’ın, kişilerin ve toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamada sosyal yardımlaşma aracı olarak devreye soktuğu ekonomik bir sistemi de ifade etmektedir.
Sadaka-i cariye, isminden de anlaşılacağı üzere bir nehirin akışı gibi akışı devam eden sadakalar için kullanılır. Vakıf kurma, cami, sebil, çeşme, köprü, medrese yaptırma vb. istifade ettikçe hayrı akmaya devam eden tasadduklar buna misaldir.
Hayır kurumlarına verilen bağışlar sadaka/sadaka-i cariye sayılırlar ve veren insanlar ecir alır. Hayır kurumları da hayra vesile olmanın ecrini alır. Hayır kurumlarının açtırdığı kuyular, yaptırdığı müesseseler, hayırları ulaştırmak için aldığı arabalar, insanları tedavi için kurduğu müesseseler sadaka-i cariye çerçevesi içindedir.
Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap ölçüsü mala sahip olan her Müslüman’a vaciptir. Kişinin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için öngörülen zenginlik miktarı, zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, zekâtta öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir sene geçmesi koşulu aranmamaktadır.
Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olmakla beraber, Ramazan ayı içinde de verilebilir. Hatta yoksulların bayram ihtiyaçlarını karşılamaları için, bayramdan evvel verilmesi daha iyidir. Ancak Bayram sabahına kadar sadaka-i fıtır verilmemiş ise, Bayram günlerinde ödenmesi gerekir. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.
Hadislerde sadaka-i fıtrın ölçüsü, arpa, hurma veya üzümden bir sâ’ (takribî 2.917 gram) buğdaydan yarım sâ’ olarak tanımlanmıştır. Sadaka-i fıtrın bu sayılan maddelerden tanımlanması, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate alındığında, sadaka-i fıtır ölçüsü ile, bir muhtacın, içinde yaşadığı toplumdaki orta hâlli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük gıdasının karşılanmasının kastedildiği anlaşılmaktadır. Buna göre günümüzde sadaka-i fıtır, bir kişinin bir günlük normal yiyecek ihtiyacını karşılayacak ölçü, aynî gıda yardımı olarak verilebileceği gibi, buna eşdeğer olarak nakit de verilebilir. Ancak muhtacın faydasına olanı seçmek daha uygundur.
Ülke ve bölgelere göre geçim standartları değişik olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefinin kendi bulunduğu yere göre bir kişinin bir günlük normal besin ihtiyacını karşılayacak ölçü üzerinden sadaka-i fıtrını vermesi gerekir.
Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır mükellefliği de geciktirilmeyip zamanında yerine getirilmelidir. Bununla beraber zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.
Sadaka-i fıtır, zekât verilebilecek kimselere verilir. Zekât verilmesi caiz olmayan şahıslara sadaka-i fıtır da verilmez.
Sözlükte “yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelen kurban Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) tarafından bizler emredilen kendisinin de bizzat yapmak suretiyle bizlere örnek olduğu bir ibadettir.
Kurban kesmek hür, akıl-baliğ, akıllı-ergen, dinen zengin nisap miktarı mala (80,18 gram altın) sahip olan her Müslümana vaciptir.
Güncel yurt dışı Adak, Akika, Şükür, Şifa, Sadaka Kurban bedellerimizi online bağış sayfamızdan öğrenebilirsiniz. Vacip kurban hisse bedellerimizin fiyatları değişiklik gösterebilmektedir.
Kurban fiyatları şehirlere ve ülkelere göre dünyanın her yerinde farklılık göstermektedir. Şefkat Eli olarak kurban kesimlerini gerçekleştirdiğimiz ülkelerde ortalama fiyat baz alınmaktadır.
Derneğimiz, yurt dışı kurban kesimlerini Afrika, Çad, Somali, Yemen, Arakan ve Afganistan gibi ülkelerde gerçekleştirmektedir. Kesilen kurbanların etleri şefkat eli ekiplerince okullar, medreseler ve ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılmaktadır.
Kesilen Kurbanların videosu bağışçılarımıza SMS olarak iletilmektedir.
Derneğimize bağışlanan Adak, Akika, Şükür, Şifa Sadaka Kurbanlarının kesimleri haftalık olarak düzenli yapılmaktadır. Bağışlanan Vacip kurbanların kesimleri bayramın ilk günü bayram namazından sonra başlamakta ve üçüncü günü ikindi vaktine kadar tamamlanmaktadır.
Kurban ibadetinde esas olan, kişinin niyet ve iradesidir. Kurban kestirmek üzere Şefkat Eli’ne başvuran hayırsever niyetini ve iradesini ortaya koymuş oluyor. Kişinin dernek ve vakıflara kurban vekaleti vermesinde herhangi bir beis, sakınca yoktur.
Evet mümkün. sefkateli.org.tr sitemizde yer alan gönüllü başvuru formunu doldurabilir ve çalışmalarımıza gönüllü olarak destek olabilirsiniz.